Başkenti Aşkabat’tır.
Nüfusu altı milyona yakındır.
Çağatay ve Kıpçak Türkçesinin etkisinde kaldığından diğer Oğuz grubu ağızlarında görülmeyen özellikler bulunur.
2000 yılından itibaren Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçmişlerdir.
Türkmenler ancak 18. yüzyıldan sonra yazdı edebiyata geçebilmişlerdir. Onlar da yazılı edebiyattan önce destan, masal,atasözü, bilmece, türkü... alanında, konularını yerli yaşayışlardan alan zengin bir halk edebiyatı geleneği oluşturmuşlardır.
* Bu dönemde Dede Korkut, Leyla İle Mecnun, Aşık Garip ve Şahsenem, Yusuf ile Züleyha, Köroğlu... çevresinde oluşan düzyazı-nazım karışımı öyküler ve destanlar dikkati çeker.
* Sovyet egemenliğine kadarki dönemde, bu edebiyatın gelişmesinde Mahtumkulu(1733-1783)'nun rolü büyüktür. Mahtumkulu'nun etkisiyle birçok şair ve yazar yetişmiştir.
* Sovyet egemenliğinden İkinci Dünya Savaşı'na kadar devam eden edebiyatın başlangıcında yurtsever yazar ve şairlerin yeni duruma karşı çıkışları göze çarpar. Bunların çoğu, bu tutumlarının bedellerini hayatlarıyla ödemiştir.
* 1920'de Türkmenistan Gazetesi, Türkmen Dili Dergisi yayımlanmıştır. 1925'ten sonra gazete ve dergilerin sayın artmıştır.
* İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkmen edebiyatı, doğal olarak savaştan etkilenen bir edebiyattır. Çünkü, yazarların pek çoğu savaşa katılmıştır. Bu dönemde Ata Atacanoğlu, H. İsmayıloğlu gibi genç yazarlar yetişmiştir.
* İkinci Dünya Savaşından sonra Türkmen edebiyatı hem halk edebiyatı hem çağdaş edebiyat olarak iki kolda devam etmiştir. Bu yıllarda ve daha sonra çocuk edebiyatında da gelişmeler görülmüştür. Bu arada adları yeni duyulmaya başlanan birçok yazar vardır.
* 1956-1967 yılları arasında edebiyatın biçim ve içerik öğelerinde gelişmeler görülür.
* 1967'den sonra da yazarlar özellikle roman, öykü, tiyatro, şiir ve denemede kendilerini gösterir, edebiyatı geliştirirler.
* 1990'lı yıllarda başlayan değişimler de bu edebiyatın çok yönlü gelişmesine katkılar sağlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder